11 Kasım 2020 Çarşamba

Neden Tırmanıyoruz Sorusu ?

 

Çoğu tırmancının alışık olduğu gibi her yıl bahar aylarından başlayarak yoğun bir tırmanış dönemine gireriz. 2017 yılının güneşli bahar günleri de benim için böyleydi. Haftasonlarımı spor tırmanış bahçelerinde geçiriyor resmi tatiller ile yıllık izinlerimi birleştirerek geleneksel veya boltlu çok ip boylu rotalar için zaman yaratıyordum. Benzer bir programa, hayat tarzına sahip olmayan veya tırmanmayan iş arkadaşlarım için bu durum oldukça tuhaftı. Mesai saatlerinden sonra kaçar gibi ortadan kaybolan, ofis dışı sosyal ortamlarda pek görünmeyen biri ne yapıyordu? Aslında çoğumuzun duymaya alışkın olduğu “Neden tırmanıyorsun?” sorusunu ben de oldukça sık duyuyordum. Genellikle “sporu sevdiğim, doğa sevgisi, keşif dürtüsü” vs gibi karakteristik cevaplar sıralıyordum. Bu cevaplar karşımdakilere bir ölçüde yeterli geliyordu ama açıkçası bana çok da yeterli gelmiyordu. Başkalarını kandırabilirsiniz ama kendinizi asla J

İşte 2017 baharında bu sorunun peşine düşmüştüm. “Neden tırmanıyoruz?” Biraz araştırmadan sonra önsözünü Conrad Anker’in yazdığı Chris Noble tarafından derlenmiş olan, ismi de tam da benim sorumla bire bir örtüşen “Why We Climb?” isimli kitaba ulaştım. Kitap farklı profillerden başarılı ve tutkulu tırmanıcıların tırmanış motivasyonlarını inceliyordu. Tırmanıcıların tırmanırken hissettiklerini tariflerken ortak bazı cevaplar verdiklerini görmüştüm. Çoğunun o mücadele anında kelimelere dökemediği tatmin edici bir duygu durumu tariflediklerini farkettim. Kitabı bitirdiğimde elimde bu ortak cevaplar ve iki adet de başka referans kitap vardı. Bunlardan birincisi kendisi de bir dağcı olan Doug Robinson’ un kaleme aldığı “Alchemy of Action”, diğeri ise ismini telaffuz etmekten kaçındığım Prof. Dr. Mihayl Csikszentmihalyi’nin 20 yıllık deneysel çabalarının sonuncunda yayımladığı “Akış” idi. Alchemy of Action daha çok vücüdumuzdaki kimyasal süreçlerin aktivitelerimizle tetiklendiğini anlatarak soruya biyolojik bir cevap veriyordu. (Evet, davranışlarımız, duygularımız kimyasal süreçlerin sonucu ve/veya sebebi ve bu cidden benim irkilmeme sebep oluyor.) Akış ise aktivitelerimizin ne olduğuna bakılmaksızın zorluğun ve yeteneklerimizin eş zamanlı olarak sınırlarının zorlanması ile zihni bir duruma ulaştığımızı özetliyordu. Bu zihni durum kendimizi yaptığımız eylemin içinde kaybolmuş, zamandan bağımsızlaşmış hissetmemize yol açıyordu. Tekrarlanan böyle eylemlerin bizi uzun vadede“mutlu” kıldığı sonucuna ulaşılıyordu.

Bu konuyu Aykut ile tartıştığımızda BDK Kuzey Duvarı Kış tırmanışındaki ruh halinden örnek vermiş hatta “Kendimi dışardan izler gibiydim. Sadece yapılması gerekeni yapıyor ve olumsuz herhangi bir şey hissetmiyordum”  demişti. “Akış” teorisi ile pratiği bu cevapla kafamda örtüştü.

Alper Günay “Dağcılıkta Performans Kalitesi” (https://www.climbingworld.org/makalelerarticles-1/2020/6/20/daclkta-performans-kalitesi)  makalesinde bu konuyu literatür alt yapısı ile ele almış. Makaleyi okuyunca farklı coğrafyalarda yaşayan insanların aynı sorunun peşine düşüp benzer süreçlerden geçerek aynı sonuca ulaşması beni gerçekten çok heyecanlandırdı. “Dağcılıkta Performans Kalitesi” makalesinin devamı niteliğindeki diğer makale “Neden Dağlara Tırmanıyoruz” ise sizi yaşamın anlamı üzerinde de düşünmeye itecektir. Bu iki makaleyi de çok severek okudum. Kesinlikle okumanızı öneririm. “Neden Dağlara Tırmanıyoruz” (https://www.climbingworld.org/makalelerarticles-1/2020/7/16/neden-dalara-trmanyoruz)  makelesinin sonundaki “Dağ, doğa ve insan ilişkisini ele almaya devam edeceğiz” cümlesini görünce benzer makalelerin gelecek olması beni çok sevindirdi.

Türkiye dağcılık literatürüne yaptığı katkılardan dolayı sevgili Alper Günay’a ne kadar teşekkür etsek azdır.

Eren Görenoğlu

Kozyatağı

11.11.2020

10 Kasım 2020 Salı

Gönüllü Yayıncılık Motivasyonu Üzerine

13.yılına girecek olan tirmanis.org ekibinde yaklaşık 11 yıldır emek veriyorum. Tamamen bağımsız ve gönüllü olan bu oluşumda, ekipteki hiç kimse bir karşılık beklemeden tamamen manevi tatmin ile iş yaşantısından ve tırmanış yaşantısından arta kalan vaktini bu platforma vermekte. Ancak yayın yapmak biraz da şişe içinde okyanusa bir mesaj fırlatmak gibi. Mesaj ulaştı mı, yoksa boşlukta kayıp mı oldu ya da herhangi bir etkisi oldu mu haberiniz olmuyor. Okuma ve yorumlama alışkanlığı pek olmayan bir toplumda bunu yapmak bazen bezdirici de olabiliyor. Bu kısa teşekkür yazısında Türkiye tırmanışının "marka" isimlerinden gelen bağlamından kopuk, mantıksal olarak eleştiri bile sayılamayacak yorumlarından bahsedecek değilim. Ancak bu platforma emek verdiğim sürede beni çok motive eden iki olaydan bahsetmek istiyorum: Bunlardan birincisi, Dedegöl dağlarına Mustafa Erdem Yesildal ve Mahmut Oflaz ile ikinci kez keşif için gittiğimizde Boğaziçi Dağcılık Kulübünden arkadaşlarla karşılaşmamız ve onların bize "Sizin tirmanis.org daki yazınızı okuyunca merak ettik, geldik" demiş olmaları, diğeri ise hayatının pek çok yönüne hayranlık duyduğum sevgili Ömer Burhan Tüzel in aşağıdaki metni kaleme almasıdır.

Gücümüz, vaktimiz, enerjimiz yettiğince tırmanmaya, üretmeye, okumaya, dokümante etmeye devam edeceğiz. Bugüne kadar katkıda bulunan herkese sonsuz teşekkürler.

25 Ekim 2020

Kozyatağı

---------------------------------------------------------------------------------

"Bu sene, “tirmanis.org”a düzenli olarak katkı vermeye başlamamın dördüncü senesi. Bu süre içerisinde, hem bu platformu kuranlarla, hem şu anda yönetenlerle tanışma ve onları ama az, ama çok tanıma fırsatı buldum. Tabiatıyla, ayrıca platformda yayımlanan yazıları keza takip ettim.

Günümüz Türkiye'sinin dağcılık çehresi, benim dağcılığa başladığım 80’li yılların başından bu yana bir hayli değişti. Bugün dağcılık, eskiye nazaran çok boyutlu bir faaliyet alanına dönüşmüş durumda. Buna ilaveten, ülkemizin sosyo-ekonomik gelişmelerine paralel olarak, benim dağcılığa başladığımda hayal dahi edemeyeceğimiz ticari/sponsorluk faaliyetlerinin de dağcılığın bir parçası haline gelmiş olduğu aşikar.

Dolayısıyla, günümüzde, “tirmanis.org” platformunu yönetenler, esasen az okuyan toplumsal dokumuz da dikkate alındığında, bir taraftan güncel kalmak ve geniş dağcı kitlelerin ilgisini canlı tutmak, fakat öte taraftan ticari baskıların dışında, bağımsız bir çizgide yürüyebilmek gibi, bir arada götürmesi pek zor iki unsuru denge içerisinde yürütmek görevini üstlenmiş görünmektedirler. Bu çok idealist bir yaklaşım olmakla beraber, benim için bir o kadar değerlidir ve bu platform ile ilişkimin çok önemli bir ögesidir.

Kuruluşundan bu yana geçen 12 senede, Türk dağcılığının en geniş anlamda sesi olmayı başardığını düşündüğüm bu platformun, ülkemiz için oldukça uzun sayılabilecek düzenli yayım hayatıyla, Türk dağcılığının tarihi mirasının bir ölçüde saklayıcısı ve bunun gelecek nesillere aktarıcısı konumuna geldiğine inanıyorum. Eminim böyle bir rol kurucuların akıllarında yoktu. Fakat platformun başarısı bugün bunu adeta empoze ediyor.

 

Son dönemde platformda yayımlanan yazılara baktığımda, dört çok önemli ve ülkemiz dağcılığı bakımından elzem olduğunu düşündüğüm yönelim görüyorum.

Bunların ilki, ülkemizde genç kitlelerin geniş sayılarda yaptıkları spor tırmanışlarını kapsayan yazıların yayımlanmasıdır. Platform şayet güncelliğini koruyacaksa, mutlak surette genç tırmanıcı kitlelerin ilgisini canlı tutmak zorundadır ve ben şahsen bu dünyanın çok uzağında olmakla beraber, platformun bunu başarıyla yaptığını düşünüyorum.

İkincisi dağcılığın kavramsal boyutuna ilişkin yazıların yayımlanmasıdır. Ülkemizde hala, birçok kavramsal konu oturmamıştır. Kolay da oturacağa benzememektedir. Avrupa ülkelerindeki yönelimler ve gelişmeler, ülkemizdeki gelişmelere ancak bir ölçüde ışık tutabilecek mahiyettedir, zira dağcılığımızın gelişim çizgisi Avrupa’dakinden çok farklı olmuştur ve biz kendimize uygun milli bir çerçeve üzerinde mutabakat sağlamak durumundayız. Ancak bunu yaparken ticari çıkar çevrelerinin ve onlardan nemalananların bu süreci rehin almalarına izin vermememiz gerekmektedir. İşte bu yüzden “tirmanis.org”un bağımsız çizgisi çok önemlidir ve bu tartışmaların yürütüleceği en meşru ve tarafsız zemindir.

Üçüncüsü, ülkemizde “alpinizm”e ilişkin yazıların yayımlanmasıdır. Dağcılığın en yüksek, en yüce ve en zorlu disiplinini temsil ettiğini düşündüğüm alpinizmin platformda anlatılması, özendirilmesi ve spor tırmanıcılarından, ufak da olsa bir bölümünün alpinizme evrilmesinde katalizör rolü oynamasının, Türk dağcılığının ilerletilebilmesi bakımından fevkalade önemli olduğuna inanıyorum.

Nihayet dördüncüsü de dağcılık tarihimize ilişkin yazıların yayımlanmasıdır. Zira nereden geldiğimizi bilmeden, nereye gideceğimizi tayin etmek zordur. Dağlık coğrafyaya sahip her ülke, kendi dağcılık geleneğini, kültürünü ve değerler manzumesini oluşturmuştur. Biz de bunu yapmak zorundayız. Bunu da ancak dağcılık geçmişimizi anlayarak yapabiliriz.

Bu dört yönelimden ilki üzerinde söyleyeceğim herhangi bir şey kuşkusuz olamaz. Ancak son üçü üzerinde söyleyebileceklerim var ve “tirmanis.org”un bana bunları dile getirmem için bir olanak sunduğundan ötürü müteşekkirim.

Son olarak, kendi Facebook hesabımda yayımladığım tırmanış anekdotlarımın, bugün, burada, “tirmanis.org”da tekrar yayımlanmasının, bu platformun, dağcılık tarihimizin mirasının koruyucusu ve aktarıcısı rolü kapsamında, dijital arşiv dosyalarına bir katkı mahiyetinde anlaşılmasını rica ediyorum. "

Ömer Burhan Tüzel

02.10.2020


14 Eylül 2020 Pazartesi

Birlikte Tırmanmak,Yayıncılık ve Ortadoğululuk Üzerine

"Söylenenlerin gücüne inanıyorduk, ta ki davranışların gücünü hissedene kadar" C.Güventürk.

Yazıyı yazıp yazmamakta çok kararsız kaldım aslında. Fakat düşündüklerimi tek tek bireylere aktaracak ne zamanım ne de enerjim var. Yıllar geçtikçe zaman sizin için önemli oluyor. Zaman, elimizdeki en önemli ve sınırlı kaynak. Uzun süredir emek verdiğim tirmanis.org da yayınlanmak üzere bir şey de karalamıyorum. Zira site editörlerinden bağımsız düşünülmeli. Zaten tirmanis.org da ne zaman kavramsal bir yazı yazılsa ülkemiz tırmanıcıları alınacak bir şey bulup karnından konuşarak laf yetiştiriyor. Örneğin "Devrim Evlatlarını Yedi" yazısından sonra hiç ummadığım kişiler bundan alınmış (-mış diyorum çünkü medeni bir şekilde bana eleştirisini ileten sadece 1 kişi oldu) Eleştirileri dikkate alamadım zira kulağıma gelenler tam "ad hominem" örneğiydi. (ad hominem: örneğin bir argümana cevap verirken, argümanı eleştirmekten ziyade, argümanı ortaya atan kişinin alakasız bir özelliğini gündeme getirerek fikirlerini çürütmeye çalışmaktır. Önerme yerine, önerme yapan kişi tartışma konusu edilerek iddialara karşı çıkmak suretiyle yapılır. Ad hominem, mantıksal bir safsata kabul edilir.) Eren kimdi ki bu konularda yazabiliyordu? Derecesi kaçtı? Kaç rota boltlamıştı? Okuduğunu anlamamak bir zeka sorunu değil malesef bir zihniyet sorunu ve kökleri çok derinlerde. Belki coğrafyada, belki ailede, belki de eğitim sisteminde. Duyduklarıma canım sıkılmadı mı? Elbette çok sıkıldı ama daha önemlisi konuşanların kişilikleri hakkındaki oluşan fikrimdi. Haftada 40-45 saat maaşlı çalışan biri olarak, hem tırmanıp, hem Türkiye’ nin dört bir yanından gelen yazıları gönüllü olarak düzenleyip yayına sunmaya çalışan bir ekipte bulunan, hem de kendisi bir şeyleri kalıcı olarak aktarmaya çalışan birine ne amaçla laf yetiştirildi anlayamadım bir süre. Aslında alttan alta söylenmek istenen şuymuş sonradan kavradım: “En yukarda ben varım ve saygı duyun! Yazılacaksa ben yazarım, siz kimsiniz (”üşenmezsem bi’ ara yazıcam”)”

Marjinal bayanlar, baylar saygı görmek istiyorsanız saygın davranın, daha da ötesi sizler de saygı duyun.

Benzer şekilde Ömer Burhan Tüzel' in makalesinde geçen "Sayıca arttığı söylenen genç dağcı kuşağın ve üniversite dağcılık kulüplerine üye dağcıların, esasen dağcılıkla alakası olmayan spor tırmanışının sığ cazibesine kapılmış olduklarını ve “Alpinizm”e katkıda bulunabilecek bir alt yapıya kavuşamadıklarını izliyorum"  Spor tırmanışın cazibesini bilemiyorum ancak doğru günde doğru tırmanış bahçesine giderseniz yeterince "sığlıkla" karşılaşabilirsiniz. Hayır piknikçileri kastetmiyorum. Bizzat spor tırmanışla ilgilenenleri kastediyorum. Kendimi de onların içinde tanımlıyorum aslında. Çok  da iyi bir spor tırmanıcı sayılmam. En fazla 9/9+ lık dereceleri gördüm (o da askere gitmeden önceki boşluk dönemindeydi) ve proje çalışan değil de “piramitçi” denen grubun içindeydim. Önemli olan bizler için dağlarda uzun duvarda karşılaşılacak zor pasajlarda formda olmaktı. Dolayısıyla çok klasik olacak ama hep kendimizle yarıştık. Spor tırmanışın rekabeti içinde bir yarışma aramızda olmadı.

Spor tırmanıştan alpinizme bir akış olmadı ancak özellikle son 2 yıldır gözlemlediğim kadarıyla iyi ki de olmamış. Alpinizmin özellikle de geleneksel tırmanışın ciddi oranda beyinsel bir aktivite gerektiğini de düşünüyorum. Rahmetli Uğur Uluocak’ un dediği gibi “Sağlam bir vücutta problem çözme yeteneği olan bir kafa yoksa hiç bir işe yaramaz” Bu denli kendine dürüst olmayan, rekabeti de dereceler değil kişilikler üzerinden yapan güruhün alpinizme bulaşmaması son derece güvenli de olmuş. Spor tırmanışın boulderingin sınırlı bir alanda sonsuz varyasyonu temsil ettiğini elbette ben de biliyorum. Her bir hareketi mükemmelleştirmenin ne denli acı ve emek gerektirdiğini ben de biliyorum. Ancak işin risk boyutuna baktığımız zaman işin rengi bambaşka. Rotadan vazgeçmek, projeyi boşverip eve gidip bira içmek her zaman bir seçenektir. Peki ya vazgeçip “ben oynamıyorum” deme lüksünüz yoksa? Sizi kurtaracak tek şey durumu ve kendinizi objektif değerlendirebiliyor olmanızdır. Kendine dürüst olamayanın dev aynasının kırıldığı yerdir burası. Dev aynanızla alıp veremediğim yok, kırmaya hiç niyetim yok, vaktim de yok. Tercihinizdir.

Marjinal bayanlar, baylar kendinize dürüst değilseniz kendi alanınızda evrensel standartlarda başarılı da olamazsınız.

Zaman çok değerli, yazının önceki kısımlarında belirtmiştim. Özellikle yakın çevrem tatilleri, haftasonlarını iple çeken insanlar. En sevdikleri şey de güzel bir ortamda, güzel insanlarla tırmanıp keyifli vakit geçirmek bunaltıcı ofis saatlerinden önce deşarj olmak. Lakin, dişimizden tırnağımızdan ayırdığımız bu vakti sizin projelerinizi çalışırken ettiğiniz küfürleri, söylenmelerinizi, basmayan frictionlarınızı, sevmediğimiz müziğinizi dinleyerek geçirmek istemiyoruz. Negatif enerjinizle kaya tırmanış bölgelerini, antrenman salonlarını terörize etmenize göz yumarak ya da medeni olmayan davranışlarınıza katlanarak geçirmek istemiyoruz.  Sizlerin hayatının tüm anlamı bu olup, hayatınızı tırmanış “tek sikkesine” bağlamış olmanızın bedelini bizler ödeyemeyiz. Bu yolu seçtiyseniz sonuçlarınıza katlanmak zorundasınız. Tek başınıza. Açtığınız rotalar, çaktığınız boltlar, öncelikle kendiniz için. Sizden tırmanış için bir kamu hizmeti istenmedi. Bunları saygı görmek, “en” olmak için yaptıysanız üzgünüm. İyi tırmananı “iyi insan” olarak peşinen kabul edip saygı duyduğumuz günler artık geride kaldı.

Marjinal bayanlar, baylar yetişkin sorumluluğundan kaçmanın adını “tırmanış tutkusu” koyduysanız bu bizlerce saygı duyulacak bir mantık değil.

Tüm bunları sadece kendi adıma ve kendim için yazdım. Belki kendi sosyal medya hesaplarımda paylaşırım. Elbette Ortadoğululuk (üniversite ile karşılaştırılmasın, şark kurnazlığı ve hasedi kastediliyorJ) gereği yine dedikodu ve karından konuşma gırla gidecek ancak yazının başında da aktardığım gibi bunlara cevap yetiştirmeye ayıracak, bunlara kafa yoracak 1 dakikam bile yok artık. Olanı zamanı da doğru bildiğimizi doğru şekilde yapıp düzgünce üreterek geçireceğim.

Hem zaten arkadaş bile değiliz, en fazla göz göze gelirsek selamlaşırız bu vakitten sonra...

Güzelçamlı / Eylül - 2020

26 Ocak 2020 Pazar

Alpin Rotalar

Tırmandığım alpin rotaları geriye yönelik kaydetmeye karar verdim ama sandığımdan zor oldu. Aklımda kalan belli başlı tırmanışları yazdım. Zamanla güncelleyeceğim. Klasiklerin rota bilgilerini de eklemem gerek. Spor rotaların ise kaydını tutmayı çok uzun zaman önce bıraktım. Bıraktığımda 250 civarındaydı 2009'da. Kaydettigim defteri de kaybettiğim için geriye dönük iz sürmem gerekecek.


Teknik  

1.    Le Monde Perdu - Dedegöl - 2004
2.    Direktaş Kuzey Duvarı, Cambridge -Aladağlar- 2006
3.    Lahitkaya Kuzey Duvarı -S-17, Aladağlar- 2010 Kış (Deneme)
4.    Parmakkaya - Güney Yüzü-Aladağlar- 2010
5.    BDK Kuzey Duvarı-Aladağlar-2010
6.    Mangırcı Kuzey Mahmuzu -Aladağlar- 2011
7.    Vayvay Kuzeydoğu Duvarı -Aladağlar- 2011
8.    BDK Doğu Duvarı -Aladağlar- 2012
9.    Zebani - Uludağ- 2013
10.  Diamond- Uludağ 2012
11.  Lupus - Yelatan- 2012
12.  Punisher - Sivridağ- 2015
13.  Gypsy Girl - Aladağlar- 2015
14.  Pamuk Prenses -Aladağlar- 2016
15.  Freedom - Aladağlar- 2016
16.  Babylon - Aladağlar- 2017
17.  Pan - Yelatan-2017
18.  Spigola Dibona - Cima Grande,Dolomites 2017
19.  Schwalbenswanz - Marmolada, Dolomites 2017 -Deneme
20.  Fata Tuchina - Cimbar, Aladağlar- 2017
21.  Diedro Martini, Sarca - 2018
22.  Plastro Gabrielli, Sarca  - 2018
23.  Diedro Maestri, Sarca  - 2018
24.  Ayaşlı-Uludağ -2019
25.  Kungfu Panda -Aladağlar-2019
26.  Ceza - Dedegöl - 2019
27.  Kartoz - Dedegöl - 2019
28.  Schubert- Ciavazes/Dolomites - 2019
29.  Via Tissi - Torre Venezia, Civetta Grup - 2019
30.  Abram - Ciavazes/Dolomites – 2019
31.  Türem/Yeşildal – Obrukkaya / Harmankaya - 2019
32. Çerez (Mix) / Uludağ -2020
33. Paçoz (Mix) / Uludağ - 2020
34. Kocasarp Kuzey Duvarı / Aladağlar -2020
35. ...... Duvarı / Aladağlar - 2020 (Yeni Rota)
36. ...... Duvarı / Aladağlar - 2020 (Yeni Rota) 
37. ...... Güney Yüzü / Aladağlar - 2020 (Yeni rota) 
38. Çobankulesi Batı Yüzü - Çobankırı-Yelatan / Aladağlar - 2020 (Yeni Rota)
39. El Kapıdan - Kapıkaya Isparta - 2021
40. Büyük Kule Kuzey Yüzü (Spor) -Kapıkaya- Isparta - 2021
41. Güvercinlik Kuzey Kulesi Doğu Yüzü "Satılık" Aladağlar - 2021
42. ...... Duvarı / Aladağlar - 2021 (Yeni Rota)
43....... Sırtı / Aladağlar - 2021 (Yeni Rota)
44....... Duvarı / Aladağlar - 2021 (Yeni Rota)
45. Dastaratan Duvarı / Antalya - 2022 (Deneme) 
46. İkiz Akıntı, Sivridağ / Antalya-2022 
47. Sinema Perdesi, Sivridağ / Antalya - 2022 
48. Vento Destate, Yeletan / Niğde -2023
49. Altıparmak Güneybatı Kulesi, Kuzeybatı Yüzü -2023 (Yeni Rota)
50. Dastaratan Güneybatı Duvarı / Antalya - 2024  (Yeni Rota - İsmet İnan Anı Rotası) 

Klasik

1.    BDK - Kızılçarşak -Aladağlar- 2002
2.    BDK - Doğu Çarşağı -Aladağlar- 2006 
3.    Büyük Ağrı - 2006 -Aladağlar-Yaz
4.    BDK -Aladağlar - 2007
5.    KDK- Yaz -Aladağlar - 2007
6.    Kaçkarlar - 2007
7.    Kaldı - Aladağlar -2007 kış
8.    DKSK Süner Tepe - Aladağlar -2007 (Barbaros Bulvarı -Yeni Rota)
9.    Peck Kulvarı - Aladağlar -Kış-2008
10.  Kazbek - Gürcistan - 2008
11.  Emler- Aladağlar -2009
12.  Karasay - Aladağlar -2009
13.  Eznevit - Aladağlar -2009
14.  Alaca - Aladağlar -2010
15.  Karçukuru Güney Zirvesi -Dedegöl – 2018 (Kulvar/Yeni Rota)
16.  Karçukuru Kuzey Zirvesi – Dedegöl -2018 (Kulvar/Yeni Rota)
17.  2982 Rakımlı Tepe (İsimsiz?) – Dedegöl -2018 (Kulvar/Yeni Rota)
18.  Dedegöl Ana Zirve Batı (?) Kulvarı – Dedegöl -2018 (Kulvar/Yeni Rota)
19.  Dedegöl Kuzeydoğu Yüzü Freud Kulvarı – Dedegöl -2019 (Kulvar/Yeni Rota)
20.  Dedegöl Kuzeydoğu Yüzü Erikson Kulvarı – Dedegöl -2019 (Kulvar/Yeni Rota)



18 Ocak 2020 Cumartesi

Rota Üzerinden Bağ Kurmak


Hatırlayabildiğim kadarıyla ilk kez Peck Kulvarı' na girdiğimizde "Edward Peck' in (Robin Hodgkin ile birlikte) açtığı rotayı çıkıyor olmak ne garip!" diye düşünmüştüm. Bu hattı nasıl keşfetmişti acaba? Gerçi Peck Kulvarı' nın bulunduğu yüzeye bakınca bu devasa direkt hattı görmemek mucize olurdu.1943 yılında tırmandığına göre büyük olasılıkla ayağında 12 dişli krampon olmalıydı. Koskoca diplomatın iz açacak hali yoktu ya! Dönemin ruhuna da uygun olarak gece kamptan çıkıp bu hattın yolunu tutmuş olmalıydı. Acaba nerede mola vermiştir? Tahminimce devasa bir çanak olan "Amfi Tiyatro" tabir edilen yerde bir süre dinlenmiştir. Orta kuşak iklimler henüz küresel ısınmadan nasibini almadığından  büyük ihtimalle sert kar ve buz karışımı zeminde hızlıca yükselmiştir. Dönem, Alman-Avusturyalı ekiplerin Aladağlara uğradığı dönem olduğundan sağda solda bırakılmış Gamalı Haç flamaları bu İngiliz beyefendinin oldukça canını sıkmış olmalı. 2008 Mart'ında kulvarda bata çıka yükselirken aklımdan bu düşünceler geçiyordu. 

Benzer hissi 2012' de Demirkazık Doğu Duvarında tekrar yaşadım. O dönem yanımızdan eksik etmediğimiz MP 3 Player' ımdan Art of War (Sabaton) dinleyerek duvarı seyretmeye dalmıştım. Tırmanacağımız hatta isimlerini veren "Köllensperger-Grutschnig" isimli Alman dağcılardan Herman Köllensperger benim için elbette daha tanıdıktı. Efsanevi Eiger kahramanı Anderl Heckmair' in zorlu "Walker Sırtı" tırmanışındaki partnerinin açtığı hattı tırmanıyor olmak, o kahramanlarla aramızda bir bağ oluşturur muydu? Walker Sırtından ciddi frozbitlerle inen bu alpinisti hangi rüzgar Türkiye' ye atmıştı acaba? Dağların bakirliğinden etkilenmiş olmalı. Alper'in, Dolomitler'in tecrübeli kurdu kamptan duvarı nasıl izlemişti? Mevsimlik göle yakın bir noktadan Almanlara has "poker face" ile, tüm duvarı, tabandan yatay çizgilerle yukarı doğru tarayarak izlemiş olmalı. Gözüyle çizdiği en doğal hattı da takip etmişlerdir. Günün sonunda hava serinleyince örme yün kazağını giymiş miydi? Bu hatt tırmanmaya karar verdikten sonra tek atışta bitirmişlerdir, antrenman niyetine. Belki' de Münih' e döndüğünde Heckmair' e bu rotadan bahsetmişti de Heckmair hafif bir tebessümle kafa sallayarak cevap vermişti.Rotayı çıktığımda hissettiğim gurur büyük ölçüde Köllensperger' in rotasını çıkmış olmamdan geliyordu. . 

Kafamda beliren bu düşünceleri, hisleri yerli yerine oturtan tırmanış ise 2019 yılında sıcak bir Kasım gününde gerçekleşti. Dostlarım Erkut ve Şükrü ile Harmankaya' da Obrukkaya Küçük Zirve Güney-Batı Duvarını çıkarken küçük bir "satori" cik yaşadım. 7. ip boyuna geldiğimizde geldiğimizde "Abi VI- lik etap burası olmalı, giriyorum." dediğinden "Dur, dur bi' saniye. Önce Aykut gibi düşünelim, bence soldan" demiştim. Erkut bir kaç metre tırmandıktan sonra Aykut ve Mustafa' nın çaktığı sikkeyi buldu. "Abi sikke var!" diye aşağıya bağırınca "Aha!" dedim. Yakından tanıdığım bu iki kişinin açtıkları rotaya kişilik özellikleri de yansımıştı. Rotalar bir ölçüde, rotayı açan kişilerin karakterlerini de yansıtıyordu işte! Bir süredir aklımda olan, bana ilham veren alpinistlerin rotalarını, en azından dişime göre olanları çıkma hayali, yerini planlara bıraktı. Karakter açılan rotaya yansıyorsa, gerçek bir bağ kurmayı sağlamasa bile, kişinin rotasını tırmanmak neden bir süreliğine aynı pencereden tırmanışa bakmayı sağlamasındı ki ?

İş bu doğaçlama yazı 2020' ye bir niyet olarak burada kalsın. 

Kozyatağı 

Aralık 2019 

Dağcılık Kulüpleri Fikir Arenası mıdır?

Türkiye'de uzun yıllar dağcılığın lokomotifi olan köklü üniversite kulüplerinin başına gelen garip süreçlere şahit olduk. Buradan hareke...