Türkiye'de uzun yıllar dağcılığın lokomotifi olan köklü üniversite kulüplerinin başına gelen garip süreçlere şahit olduk. Buradan hareketle bunları yazıya dökerek fikirlerimi kağıda dökmek istedim.
Elbette temel insan hakları, eşitlik, demokratik tartışma ortamı ve emeğe duyulan saygı gibi değerlerin tamamiyle benimsendiği bir ortamdan bahsediyorum. Bunların dışlandığı herhangi bir ortam zaten insani değerlere sahip bir ortam da değildir. Böylesi bir ortamın zaten herhangi bir sportif ortam olamayacağı da açık.
Lafı uzatmadan esas konuya döneyim. Şöyle bir görüş olduğunu kabul ediyorum: “Ben x görüşünü savunuyorum ve savunduğum bu görüşü özgürce her ortamda ve platformda savunmalıyım” Fakat bunun sınırı nerede başlayıp nerede bitmektedir? Ne olacağı, en azından dağcılık gibi son derece niş bir alanda insanların bir araya geldiği bir kulüp, dernek ya da organizasyonda bunların dernek/kulüp amacını aşacak hale gelmesinin önünde duran şeyin ne olduğunu zihnim kestiremiyor. Sonra biraz kendi hakkımda düşündüm. Yakın arkadaşlarımın bildiği üzere aslında birçok şeye sınıf penceresinden bakıyorum. Emek/sermaye çatışması benim için her zaman öncelikli bir konu olmuştur, son yıllarda küresel iklim değişikliği ile ilgili kaygılarım da çok arttı. Siyasal olarak konumlandığım bir yer var. E dağcılığa da ilgim var. O zaman neden içinde bulunduğum dağcılık kulübünü kendimce dönüştürmeyeyim ki.
Farazi; X Dağcılık Kulübü (XDK) üyesiyim, keskin de bir sosyalistim. O zaman bu kulübe, kulüp içinde örgütlenerek kendi siyasi görüşüme göre yön vermeyeyim ki? Hatta uygun şartlar oluştuğunda neden XDK ismini XDK/ML (X Dağcılık Kulübü / Marksist-Leninist) yapmayalım ki? Kulüp logosunun üzerine “kızıl” bir filtre eklemek de unutulmasın. Nasıl? Absürt değil mi?
Yukarıdaki örnek bir sonuç. Bir de sürece bakalım. Bir dağcılık kulübüyüz, toplumun diğer kesimlerinde olduğu gibi kulüp içinde çok farklı siyasal kanatlardan insanlar bir arada. Ve tamamının mantığı kendi kişisel fikrince kulübü dönüştürmek. Kulüp içinde anarşistler, komünistler, sosyalistler, sosyal demokratlar, Troçkistler, Stalinistler, Kemalistler, milliyetçiler, etnik milliyetçiler var. Her biri kulübü bir ucundan çekiştiriyor. Tamam da dağcılık? İki adım geriye çekilip bu kulübe baktığımızda gördüğümüz sahne şu: dağcılık namına artık bir şeyi kalmamış çeşitli sosyal çevrelerden müteşekkil bir grup.
Bayanlar/baylar, ülkemizin birçok köklü dağcılık kulübünün tabutuna çiviyi çakan buydu işte.
Bırakalım dağcılık kulüpleri tırmanışın farklı dallarının icra edilip fikir ve tecrübelerin paylaşıldığı kurumlar olarak kalsın. Fikir mücadeleleri için hayatta yeteri kadar alan mevcut.
29.04.2024
Kartal, İstanbul
Kalemine saglik Eren
YanıtlaSil