14 Eylül 2020 Pazartesi

Birlikte Tırmanmak,Yayıncılık ve Ortadoğululuk Üzerine

"Söylenenlerin gücüne inanıyorduk, ta ki davranışların gücünü hissedene kadar" C.Güventürk.

Yazıyı yazıp yazmamakta çok kararsız kaldım aslında. Fakat düşündüklerimi tek tek bireylere aktaracak ne zamanım ne de enerjim var. Yıllar geçtikçe zaman sizin için önemli oluyor. Zaman, elimizdeki en önemli ve sınırlı kaynak. Uzun süredir emek verdiğim tirmanis.org da yayınlanmak üzere bir şey de karalamıyorum. Zira site editörlerinden bağımsız düşünülmeli. Zaten tirmanis.org da ne zaman kavramsal bir yazı yazılsa ülkemiz tırmanıcıları alınacak bir şey bulup karnından konuşarak laf yetiştiriyor. Örneğin "Devrim Evlatlarını Yedi" yazısından sonra hiç ummadığım kişiler bundan alınmış (-mış diyorum çünkü medeni bir şekilde bana eleştirisini ileten sadece 1 kişi oldu) Eleştirileri dikkate alamadım zira kulağıma gelenler tam "ad hominem" örneğiydi. (ad hominem: örneğin bir argümana cevap verirken, argümanı eleştirmekten ziyade, argümanı ortaya atan kişinin alakasız bir özelliğini gündeme getirerek fikirlerini çürütmeye çalışmaktır. Önerme yerine, önerme yapan kişi tartışma konusu edilerek iddialara karşı çıkmak suretiyle yapılır. Ad hominem, mantıksal bir safsata kabul edilir.) Eren kimdi ki bu konularda yazabiliyordu? Derecesi kaçtı? Kaç rota boltlamıştı? Okuduğunu anlamamak bir zeka sorunu değil malesef bir zihniyet sorunu ve kökleri çok derinlerde. Belki coğrafyada, belki ailede, belki de eğitim sisteminde. Duyduklarıma canım sıkılmadı mı? Elbette çok sıkıldı ama daha önemlisi konuşanların kişilikleri hakkındaki oluşan fikrimdi. Haftada 40-45 saat maaşlı çalışan biri olarak, hem tırmanıp, hem Türkiye’ nin dört bir yanından gelen yazıları gönüllü olarak düzenleyip yayına sunmaya çalışan bir ekipte bulunan, hem de kendisi bir şeyleri kalıcı olarak aktarmaya çalışan birine ne amaçla laf yetiştirildi anlayamadım bir süre. Aslında alttan alta söylenmek istenen şuymuş sonradan kavradım: “En yukarda ben varım ve saygı duyun! Yazılacaksa ben yazarım, siz kimsiniz (”üşenmezsem bi’ ara yazıcam”)”

Marjinal bayanlar, baylar saygı görmek istiyorsanız saygın davranın, daha da ötesi sizler de saygı duyun.

Benzer şekilde Ömer Burhan Tüzel' in makalesinde geçen "Sayıca arttığı söylenen genç dağcı kuşağın ve üniversite dağcılık kulüplerine üye dağcıların, esasen dağcılıkla alakası olmayan spor tırmanışının sığ cazibesine kapılmış olduklarını ve “Alpinizm”e katkıda bulunabilecek bir alt yapıya kavuşamadıklarını izliyorum"  Spor tırmanışın cazibesini bilemiyorum ancak doğru günde doğru tırmanış bahçesine giderseniz yeterince "sığlıkla" karşılaşabilirsiniz. Hayır piknikçileri kastetmiyorum. Bizzat spor tırmanışla ilgilenenleri kastediyorum. Kendimi de onların içinde tanımlıyorum aslında. Çok  da iyi bir spor tırmanıcı sayılmam. En fazla 9/9+ lık dereceleri gördüm (o da askere gitmeden önceki boşluk dönemindeydi) ve proje çalışan değil de “piramitçi” denen grubun içindeydim. Önemli olan bizler için dağlarda uzun duvarda karşılaşılacak zor pasajlarda formda olmaktı. Dolayısıyla çok klasik olacak ama hep kendimizle yarıştık. Spor tırmanışın rekabeti içinde bir yarışma aramızda olmadı.

Spor tırmanıştan alpinizme bir akış olmadı ancak özellikle son 2 yıldır gözlemlediğim kadarıyla iyi ki de olmamış. Alpinizmin özellikle de geleneksel tırmanışın ciddi oranda beyinsel bir aktivite gerektiğini de düşünüyorum. Rahmetli Uğur Uluocak’ un dediği gibi “Sağlam bir vücutta problem çözme yeteneği olan bir kafa yoksa hiç bir işe yaramaz” Bu denli kendine dürüst olmayan, rekabeti de dereceler değil kişilikler üzerinden yapan güruhün alpinizme bulaşmaması son derece güvenli de olmuş. Spor tırmanışın boulderingin sınırlı bir alanda sonsuz varyasyonu temsil ettiğini elbette ben de biliyorum. Her bir hareketi mükemmelleştirmenin ne denli acı ve emek gerektirdiğini ben de biliyorum. Ancak işin risk boyutuna baktığımız zaman işin rengi bambaşka. Rotadan vazgeçmek, projeyi boşverip eve gidip bira içmek her zaman bir seçenektir. Peki ya vazgeçip “ben oynamıyorum” deme lüksünüz yoksa? Sizi kurtaracak tek şey durumu ve kendinizi objektif değerlendirebiliyor olmanızdır. Kendine dürüst olamayanın dev aynasının kırıldığı yerdir burası. Dev aynanızla alıp veremediğim yok, kırmaya hiç niyetim yok, vaktim de yok. Tercihinizdir.

Marjinal bayanlar, baylar kendinize dürüst değilseniz kendi alanınızda evrensel standartlarda başarılı da olamazsınız.

Zaman çok değerli, yazının önceki kısımlarında belirtmiştim. Özellikle yakın çevrem tatilleri, haftasonlarını iple çeken insanlar. En sevdikleri şey de güzel bir ortamda, güzel insanlarla tırmanıp keyifli vakit geçirmek bunaltıcı ofis saatlerinden önce deşarj olmak. Lakin, dişimizden tırnağımızdan ayırdığımız bu vakti sizin projelerinizi çalışırken ettiğiniz küfürleri, söylenmelerinizi, basmayan frictionlarınızı, sevmediğimiz müziğinizi dinleyerek geçirmek istemiyoruz. Negatif enerjinizle kaya tırmanış bölgelerini, antrenman salonlarını terörize etmenize göz yumarak ya da medeni olmayan davranışlarınıza katlanarak geçirmek istemiyoruz.  Sizlerin hayatının tüm anlamı bu olup, hayatınızı tırmanış “tek sikkesine” bağlamış olmanızın bedelini bizler ödeyemeyiz. Bu yolu seçtiyseniz sonuçlarınıza katlanmak zorundasınız. Tek başınıza. Açtığınız rotalar, çaktığınız boltlar, öncelikle kendiniz için. Sizden tırmanış için bir kamu hizmeti istenmedi. Bunları saygı görmek, “en” olmak için yaptıysanız üzgünüm. İyi tırmananı “iyi insan” olarak peşinen kabul edip saygı duyduğumuz günler artık geride kaldı.

Marjinal bayanlar, baylar yetişkin sorumluluğundan kaçmanın adını “tırmanış tutkusu” koyduysanız bu bizlerce saygı duyulacak bir mantık değil.

Tüm bunları sadece kendi adıma ve kendim için yazdım. Belki kendi sosyal medya hesaplarımda paylaşırım. Elbette Ortadoğululuk (üniversite ile karşılaştırılmasın, şark kurnazlığı ve hasedi kastediliyorJ) gereği yine dedikodu ve karından konuşma gırla gidecek ancak yazının başında da aktardığım gibi bunlara cevap yetiştirmeye ayıracak, bunlara kafa yoracak 1 dakikam bile yok artık. Olanı zamanı da doğru bildiğimizi doğru şekilde yapıp düzgünce üreterek geçireceğim.

Hem zaten arkadaş bile değiliz, en fazla göz göze gelirsek selamlaşırız bu vakitten sonra...

Güzelçamlı / Eylül - 2020

Dağcılık Kulüpleri Fikir Arenası mıdır?

Türkiye'de uzun yıllar dağcılığın lokomotifi olan köklü üniversite kulüplerinin başına gelen garip süreçlere şahit olduk. Buradan hareke...