28 Ocak 2012 Cumartesi

Hayaller

Hayaller tuz buz olmak içindir. Ancak tuz buz olan her bir parça bizi yeni gerçekliklere ulaştırabilir.

25 Ocak 2012 Çarşamba

Fareler ve İnsanlar

Öleceğim sahne lise yıllarından beri hep şu şekilde canlandı kafamda:


“Puslu, gri bir hava, çisentili...Bakımsız, sıvası dökülen duvarlarla çevrili dar bir sokakta, umutsuzca çarpıştığım bir iç savaşın ortasında sırtım duvarda ayaklarımı uzatmış yarı uzanır oturuyorum, yaralı. Üstümde eski ve kirli kıyafetler, elimde bir yerlerden bulduğum sürekli tutukluk yapan otomatik bir silah. Kabzası yavaş yavaş elimden kayıyor. Gözlerim ayakucumla gökyüzü arasında gidip gelirken yaralanıp kendiğimi attığım bu kuytuda hayatın anlamsızlığı düşünceleri yerini güzel anılara bırakıyor tebessümle. Son anda şaşkınlık acımasızca bir kabullenmeye dönüşüyor ve gözlerimi kapıyorum.”

Mark Twight ‘ ın Kiss or Kill makalesini ilk okuyuşumda çok etkilenmemin ve hala sıkılmadan okuyor oluşumun sebebini şimdi anlıyorum. Çünkü yukarıda tasvir ettiğim sonun bir sonraki aşaması Kiss or Kill’ in ilk cümlesi olabilir :

“Her zaman fareler tarafından kemirilerek öleceğimi düşündüm.”

Belki de bir ara sokakta yalnız başına ölen birinin sonu öldükten sonra farelerce yenmek.

2 Ocak 2012 Pazartesi

Kara Delik

Aniden sabah saatlerinde çalan telefon. Telefondan tek anlayabildiğim ".....dün....kalp krizi....öldü...."
Ardından hıçkırıklar, yatağımda kimin öldüğünü tahmin etmeye çalışmalar. Annem ölenin kim olduğunu söyleyince cenaze evi geliyor gözümün önüne. İlk kez 16 yaşında yaşamıştım bunları. Hastalığı boyunca yanından ayrılmadığım yakın arkadaşımı kanserden kaybetmem, o ağustos sıcağında içimin üşüyüşü, şaşkınlıktan tek damla göz yaşı dökemeyişim, uyuşma hissim... En çok özlem duygusu koyuyor insana. Hatıraların ete kemiğe bürünmeyişi can yakıyor. Giden için fişi aniden çekilen bir televizyon gibi ölüm, ama kalanlar için film başrol oyuncusuz devam ediyor.

Asla yüzleşip kanıksayamayacağız doğamız gereği ölümü. Ya hayatı ?

Dağcılık Kulüpleri Fikir Arenası mıdır?

Türkiye'de uzun yıllar dağcılığın lokomotifi olan köklü üniversite kulüplerinin başına gelen garip süreçlere şahit olduk. Buradan hareke...